Kutlu Doğum (Mevlid-i Nebi) İle İlgili Konuşma Örneği

Kutlu Doğum (Mevlid-i Nebi) İle İlgili Konuşma Örneği

Dünya var olalı beri kimse bu kadar sevilmedi. Dün burada bir araya gelmemizin sebebi, bir büyük insanı anmak ve anlamaya çalışmak. Aslına bakarsanız onu anmanın yolu onu anlamaktan ve yürüdüğü yoldan yürümekten, yaşadığı hali yaşamaktan geçiyor.

 

Mekkenin Kureyş’inde yaşayamayız, açlık günlerinde ona eşlik edemeyiz, hüzün yılında gözyaşına ortak olamayız, Bedir’de sevincini paylaşamayız, yetimliğini, yurdundan sürülüşünü mücadelesini, inancını hiç bitmeyen inancını onunla omuz omuza soluyamayız. Fakat bütün bunları yapamıyor oluşumuza rağmen ona ve öğretilerine duyduğumuz ihtiyacı, sanki bugün yaşasa dünyayı kurtarıvereceğini hissederiz, biliriz. Onu gönlümüzde böylesine diri tutan aslında Rabbinden getirdiği risalete duyduğumuz ihtiyaçtandır. O şifayı taşıyan elçi, o fırtınalı denizin feneri, o kaybolduğumuz girdabın pusulasıdır. Ezilen, zulüm gören, acı içinde kıvranan insanlığın muhtaç olduğu merhamettir. Adalettir, şefkattir. O, Hz. Muhammed’dir. O, Kızlarını gömen, tanrılarını yiyen bir toplumu asrısaadet toplumuna dönüştüren bir büyük devrimcidir. Mekke’de İslam devleti kurulduğunda yani o müminlerin peygamberi ve devlet başkanı olduğunda yani dünyalık bütün yetki ve makamı elinde bulundurduğu halde bir kuru hasır üzerinde uyuyandır. Seni saraylarda yasatalım diyen Hz. Ömer’e "İstemez misin ey Ömer, bu dünya onların ahiret bizim olsun” diyendir. Kendisinden utanıp çekinen bir bedeviye, rahat ol kardeşim! Bende senin gibi kuru et yiyen bir kadının oğluyum diyendir. Davasından vazgeçmesi için mal ve mevki teklif edildiğinde gözyaşları çöl kumlarına süzülürken, dersimiz.com "Bir elime güneşi bir elime ayı verseniz ben davamdan vazgeçmem” diyendir. O inançtır, karalılıktır, mücadeledir. Ölmeden önce zaten az olan kişisel mal varlığının tümünü devlete bağışlamış, kendisine hediye edilen 70 ten fazla köleyi azad etmiş, yaşadığı müddetçe zengin ve fakir arasındaki uçurumu gidermek için uğraşmıştır. Utanç kabul edilen kız çocuklarına pozitif ayrımcılık yapmış ve sanki en çok kızlarını sevmiştir… Davası uğruna yaşadığı ve dünyada her şeyden çok sevdiğini söylediği Mekke’den ayrılmak zorunda kalmış, 63 yıllık hayatına yetimliği, öksüzlüğü, beş evladının acısını sığdırmıştır. Yaşadığı süre boyunca savunma savaşı dışında asla savaşmamış, o dönemde savaş esirlerine büyük işkenceler yapılırken o esirlerin ellerinin bağlanmasını dahi yasaklamıştır. Kadın erkek köle hür ayrımı yapmadan bütün Müslümanların okuma yazma öğrenmesini teşvik etmiş, adeta bir eğitim öğretim seferberliği ilan etmiştir. Tam 1500 yıl önce modern hukukun yeni kavuştuğu evrensel ilke ve yasakları veda hutbesinde ümmetine vasiyet etmiştir. Ve biliyor musunuz, bizleri çok merak ettiğini söylemiştir. Kendisini görmediği halde ona inanan kardeşlerini…

 

Peki, kardeşleri, görmedikleri halde ona inandıklarını söyleyen kardeşleri neler yapmıştır? Gerçek ten Peygamberimizin merakına değecek midir halimiz? Evet, O kutlu peygamberin ümmeti neler yapmıştır? Her namazdan sonra kendisinden şefaat duasında bulunan ümmet ne kadar onun gibi yaşamıştır? Efendimizin merak ettiği o ümmet, vefatının ardından ihtilafa düşmüştür, birbirinin kanını akıtmıştır. Siyaset, ticaret ve türlü menfaatler için dini kullanmıştır. Fırkalara mezheplere kollarla bölünmüş, ayrışmış, adaleti, hakkaniyeti, eşitliği, paylaşmayı, affetmeyi, merhamet etmeyi, kanaat etmeyi, kucaklamayı unutmuştur. Efendimiz zamanında savaş zamanlarında bile eğitim öğretim devam ederken Müslümanlar türlü rahatlık içindeyken okumaz ve bilim üretmez olmuştur. Çağının en önünde giden peygamberin ümmeti çağının gerisinde kalmıştır! Bugün dünyada akan masum kanından en az zalimler kadar peygamberi ve öğretilerini anlamayıp yaşamayan sözde masumlar da mesuldür. Sizi bilmem ama ben çok mahcubum, onu ve öğretisini layığıyla temsil edemediğimiz için, yaşantımla, demek ki Müslüman buymuş, İslam böyle güzel bir şeymiş, Hz. Muhammed’in yolundan gidenler bu güzel ve örnek insanlarmış dedirtemediğim için, mahcubum.

 

Kıymetli misafirlerimiz, sevgili öğrencilerimiz. İnsanlığın hiç olmadığı kadar O kutlu elçinin getirdiği mesajı anlamaya ve yaşamaya ihtiyacı vardır. Onun reçetesi emsalsizdir zamansızdır aşımsızdır. Onun reçetesi Kuran’dır. Kendisine sevgi ve saygıyla getirdiğimiz salâvatlar, çok güzeldir evet. Seven sevdiğini anar değil mi? Ama seven sevdiğini önce anlar kıymetli misafirler. Gelin onu anlayalım, getirdiği mesajı Allah’ın size gönderdiği mektubu okuyalım. Yoksa insanlık çıkamayacak karanlıktan. Resulallah’ın hayatında Kuranın nasıl hayat bulduğunu yani sünneti öğrenelim. Onun Gibi yaşamaya en azından niyet edelim ki, seni sevdik ve anladık, getirdiklerine inandık, elimizden geleni yaptık demeye yüzümüz olsun. Açtığın yolda birkaç adımda biz attık demeye yüzümüz olsun. Her yıl onun mübarek doğum gününde iyi ki doğdun efendim demeye yüzümüz olsun. Hesap günü ve sonrasında, Ya Resulallah hani o merak ettiğin kardeşlerin vardı ya, ben onlardan biriyim demeye yüzümüz olsun…

Üyeler

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Kutlu Doğum (Mevlid-i Nebi) İle İlgili Konuşma Örneği